Futbol denilince akla gelen ilk ülkelerden olan Arjantin'de futbola olan bağlılık o kadar ileri seviyede ki artık bir inanç olarak bile kabul edilebilir. Her hafta binlerce Arjantin'li, tuttukları takımı desteklemek için stadyumlara akın ediyorlar. Atmosferdeki tansiyonun hiçbir zaman düşmediği bu müsabakalarda tutku ve agresiflik birbirleri ile karıştırıldığı zaman bu durum insanların manipüle edilebilmesine zemin hazırlıyor. Bu yazımızda bir sporun Arjantin'de nasıl politik bir silah olarak kullanıldığını sizler ile paylaşacağız. Keyifli okumalar...
Futbol ve politika Arjantin'de yıllardır birbirleri ile bağlantılı olarak işleyen iki unsurdur. Bu garip bağlantının başlangıcı ise bir zamanlar Arjantin'in başkanı olan ünlü Juan Peron'a kadar uzanıyor. Eşi Eva Peron (Evita) ile birlikte, düşük gelirli ve işçi sınıfında bulunan ailelerin haklarını her zaman savunan Peron, bu sebepten dolayı halk arasında çok popülerdi. O dönemde futbol her ne kadar bütün Arjantin halkına hitap etse de üst sınıfın aksine, alt sınıfın zihninde bir tutku olarak yerini alıyordu. Hal böyle olunca da alt sınıfın savunucusu Juan Peron'un siyasi kimliği ile birlikte politika, Peron'un ülkenin en tutkulu taraftarı olan Boca Juniors taraftarının içinde çok popüler olmasından dolayı birleşmiş oldu. Boca taraftarı Peron'a olan sevgilerini bir sloganda şöyle ifade ettiler: 'Peron ve Boca, tek yürek!". Bununla birlikte Peron, seçim kampanyalarında kendini "İlk Spor Adamı" olarak tanıtıyordu. Zamanla futbolun politikanın içine girmesinin hem Arjantin'in pozitif imajını yenileyen hem de kendi kampanyasını çok daha büyüten bir unsur olduğunun farkına varan Peron, dönemin en önemli spor gazetesi olan El Grafico'yu, kendi versiyonu olan Mundo Deportivo ile değiştirerek başarısını spor dünyasında da yaymayı başardı.
Bununla birlikte, politika ve spor arasındaki bu bağlar, onlardan sonra gelenlere kıyasla önemsizdi ve sadece 1976’dan 1983’e kadar süren diktatörlüğün karanlık güçlerinin futboldan istifade etmesi ve onu kendi amaçları için kullanması için zemin hazırladı. Dümende Genel Jorge Rafael Videla ile olan askeri cunta, tüm Latin Amerika’nın en kanlı olaylarından biriydi ve bu rejim 30.000 kişinin öldürülmesine sebep oldu. Futbol, Videla'nın rejiminin Arjantin halkına karşı yürüttüğü vahşeti örmek için elverişli bir örtü haline geldi. Videla'nın Arjantin'i 1978'de, yani ne tesadüftür ki ülke çapında en fazla cinayetin ve kaybolmaların gerçekleştiği yılda Dünya Kupası'nı düzenledi. Arjantin milli takımı, hükümetin dikkat dağıtma çabalarının işlerini zorlaştırmasına rağmen Dünya Kupası'nı kazandı. Ancak zafer, askeri rejimin Arjantin maçlarını kazanmasını sağladığına dair iddiaları da beraberinde getirdi. Bu iddialardan en çarpıcı olanı; turnuva öncesinde denk olarak görülen Arjantin ve Peru milli takımlarının arasında oynanan maçın Arjantin lehine 6-0 bitmesi ve maçın sonucu ile iki ülke arasındaki tahıl ticaretinin serbestleşmesi şartıyla oynanmış olmasıydı. Sonuç olarak Videla, Dünya Kupası zaferini politik bir zafer olarak gördü ve bu zafer onun milliyetçilik anlayışını daha da perçinledi.
Her futbol takımının kendi taraftar grubu vardır. Bunların en acımasız olanları ise bugün Arjantin futbolunu ellerinde bulunduran; bilet satışlarını, futbolcuların performanslarını, otoparkları yani aklınıza gelebilecek her futbol unsurunu kontrol eden "Barrabrava"lardır. Mevcut Arjantin Devlet Başkanı Mauricio Macri, bir zamanlar ülkedeki en sert holigan grubundan birine sahip olmasıyla ünlenen ünlü takım Boca Juniors'un başkanlığını yaptı. Futbol holiganlığı başta İngiltere olmak üzere uzun yıllar problem olduğu birçok ülkede yok edilse de, Arjantin'de bu durumun gerçekleşmesi Barrabrava ile polis, gazeteciler ve tabii ki politikacılar arasındaki bağlantıdan dolayı hukuk nezdinde epey zor gözüküyor.
#Arjantin #ArjantinTuru #BocaJuniors #JuanPeron #EvaPeron #Barrabrava #Argentina #BuenosAires #LaBombonera #Football #Futbol #ArjantinFutbolu #RiverPlate #holiganizm #MundoDeportivo
Comments